ÖZGÜN ADI: Brave New World
333 Sayfa
BASKI: 10. Baskı
Eylül 2014
YAYIN EVİ: İthaki Yayınları
Kitap
teknolojinin çok ileri olduğu bir dönemi anlatıyor. İnsanlar doğmuyor kuluçka
makinalarında üretiliyor. Tek seferde 20-30 tane ikiz üretebiliyorlar. Embriyo
aşamasından başlayıp yetişkin olana kadar bu genelde 20 yaşa tekabül ediyor.
Her an şartlandırmayla büyütülen değişik gibi görünen özelliklerin bile kuluçka
döneminde dönüştürülerek elde edildiğinin, farklılıkların çok ender bir vaka
olduğu stabil, her şey olması gerektiği gibi işleyen bir toplumsal düzen
kurulmuş ve tek devlet ( Dünya Devleti ) tarafından
yönetiliyor. Toplumda katı bir kast sistemi mevcut ve her sınıf kıyafetleriyle olsun beden yapısıyla olsun net bir şekilde ayrışmış bulunuyor.
kurulmuş ve tek devlet ( Dünya Devleti ) tarafından
yönetiliyor. Toplumda katı bir kast sistemi mevcut ve her sınıf kıyafetleriyle olsun beden yapısıyla olsun net bir şekilde ayrışmış bulunuyor.
Ender olan
farklı iki insan olan Bernard ve Helmholtz arkadaşlar. Çalıştıkları
birimlerdeki iş arkadaşları ve sosyal çevrelerinde bulunan herkesi rahatsız
ediyor farklı ile beraber yaşamak. Bernard devlet düzeninin olmadığı ve vahşi
diye adlandırılan bölgede tatil gezisi yaparken uygar dünyadan bir kadın ve
onun çocuğuna rastlıyor.
Vahşi
bölgedeki kadınla çocuğu hemen o bölgeden alıp kendi taraflarına götürüyorlar.
Kadın ölüyor ve oğlunun uyum problemlerini anlatıyor çoğunlukla kitap. Bu
uyumsuzluk döneminde toplum yapısını vahşi üzerinden anlatıyor.
Vahşi bölgede
geldiği ve uygarlığı bilmediği için vahşi diye adlandırılan annesi öldüğü gün
çılgın gibi davranıyor ve linçten son anda polis müdahalesiyle kurtuluyor.
Tek düze bir
toplumu net bir şekilde tasvir edebilen yazarın anlatım dili akıcı ve yormuyor.
Başlarda teknolojinin geldiği noktayı ve mevcut toplumsal yapıyı anlattığı
bölümler insanı biraz sıksa da genel anlamda okurken zevk alınabilen hoş bir
tarzı vardı.
♥ Eğer farklıysan, yalnızlığa mahkûm
oluyorsun. Yalnız olana acımasız davranıyorlar. S.177
♥ Bir
dostun temel işlevlerinden biri, vermek istediğimiz, ama düşmanlarımıza
uygulayamadığımız cezaları ( daha yumuşak ve sembolik bir biçimde )
çekmektir. S.225
Sisteme karşı
geldikleri için üç kişiyi ( vahşi, Bernard ve Helmholtz ) sorgulayan denetçinin
söyledikleri aslında bu günkü Türkiye’yi özetliyor. Eğer böyle olmasaydı bu
kadar problem karşısında sus pus oturmazdık herhalde. Neyse, Huxley sanırım
bizi tanıyordu geleceğimizin ne şekilde evrileceğini tahmin etti ☺☺☺
♥ “Neredeyse hiç kimse bilmez. Ben çok az
sayıdaki insandan biriyim. Yasaklanmıştır. Fakat burada yasaları ben koyduğum
için, çiğneyebilirim de.” Bernard’a dönerek, “Cezadan muafım ben, Mr. Marx,”
diye ekledi. “Korkarım bu sizin için geçerli değil.” S.270
♥ “Oysa birazcık aklı olsa, cezasının aslında
bir ödül olduğunu anlardı. Bir adaya gönderiliyor. Anlamı şu, dünyanın her
tarafından gelen en ilginç erkek ve kadınlarla tanışacağı bir yere
gönderiliyor. Şu ya da bu nedenle cemaat hayatına aykırı düşecek kadar
bireyselliğinin farkına varmış bir sürü insan. Düzenden memnun olmaya, kendi
bağımsız düşünceleri olan insanlar. Kısacası, biri olmayı başaran herkes.” S.280
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder