9 Kasım 2015 Pazartesi

51 - MADDE 22

CATCH 22

ÖZGÜN ADI: Catch 22
           618 Sayfa
 BASKI: 3. Baskı
              Ekim 2012
YAYIN EVİ:  :  İthaki Yayınları


Madde 22 bu güne kadar okuduğunuz hiçbir romana benzemiyor. Kendine has bir mantığı, bambaşka karakterleri var. Joseph Heller’ın acı gerçekleri sipsivri bir alayla iğnelediği bu 20. Yüzyıl klasiğini okurken savaşı, yaşamın acımasızlığını, iktidarın yeri geldiğinde nasıl
bir canavara dönüştüğünü görüp kimi zaman
korkacak kimi zaman kahkahalar atacaksınız.
2. Dünya Savaşı sırasında Amerikan ordusunda bombardıman pilotu olarak görev yapan Yossarian’ın öyküsü, çivisi çıkmış bir dünyanın küçücük bir modeli aslında. Okurken bu gün dünyada yaşananlarla kitaptaki öykü arasındaki bağlantıyı kurup aslında ne kadar absürd, çılgın, ürkütücü ve kin dolu bir dünyada yaşadığınızı fark edeceksiniz.
Arka kapakta böyle bir uyarı var ve yerinde yapılmış bana göre.

Kitaptaki karakterler genelde dengesiz ne dediği pek anlaşılmayacak türden. Ama bunun nedeni sadece savaşta olmaları değil. Madde 22 diye insanları çılgınlıklara gark eden bir savaş maddesi var ve bundan yararlanmaya çalışıyor birçok asker. Tabi komutanların da askerlerinden aşağı kalır yanları yok.


Absürd ve sivri bir dille savaşın anlamsızlığı ve insanların savaştaki hallerini anlatan kitap gerçekten de tarz olarak bildik ütopik yada kurgu romanlardan farklı. Dili sade ama ikinci üçüncü anlamlarla dolu bir sürü yer var. Anlamak bazen gülümsetse de çokluk zorluyor anlamak için.
Kitabı okurken sık sık nasıl yani? Diye sormadım desem yalan olur. Absürd yada karamizah tarzında yazılmış romanları sevmiyorsanız hiç yaklaşmayın, hele hele daha önce bu tarz kitap okumadıysanız sakın yaklaşmayın. Önce bu tarz bir iki kitap okuyun fikir edinin sonra okuyun. Sonra demedi demeyin. Bu yazıyı okurken birbiriyle çelişen bazı yerler fark ettim J))) Değiştirmek gelmedi içimden, böyle bir kitap anca böyle anlatılır, demedim sadece yazının bir kısmını kitaba başladığım günlerde yazdım bir kısmını da bitirince yazdım. Bütün neden bu.
Kahramanımız Yossarian ikinci dünya savaşı sırasında başarılı Amerikalı bir bombardıman pilotu. Savaştan bıkmış ve kaçabilmek için deli/manyak numarası yapan birisi.
Her “bombardımandan kurtuldum, eve döneceğim” dedikçe uçuş sayısı arttırılıyor ve bu hep hayal olarak kalıyor. Yossarian da bu durumda çok bunalır ya da sıkılırsa hastayım diyip hastanede bir süre yatıyor. Birçok hastalık hakkında birliğin hastalık hastası doktorundan daha bilgili olmayı başarmış sık sık hastanede yatması nedeniyle.
Komutanlarının da sık sık dikkatini çeken aşırılıkları olan Yossarian bir türlü savaştan kurtulamayınca ordudaki savaşı düzenleyen kurallardan Madde 22 hakkında bilgi toplayıp düşünmeye başlıyor.
Kitabın her sayfasında savaşın anlamsızlığını insanın gözüne gözüne sokmadan bırakmıyor yazar. Ama bu durum kitabın akıcılığına pek zarar vermemiş, rahatlıkla okunabilecek bir kitap. Anlatımı biraz karışık olsa da yabancı kelime az ve olanların anlamı yazılmış ( zaten yabancı kelimeler çoğunlukla tıbbi terimler ).

Sık sık günlük hayatta hiç farkına varmadan bir çok insanın yapmış olduğu ayrımcılık ya da ötekileştirmeye de yer veren kitap bir çok sosyal konuyu irdeliyor.
Bir ara Kızılderili olan Şef Beyaz Yarım Yulaf ile Yossarian konuşurken çok güzel bir ayrımcılık diyaloğu geçiyor aralarında.
Irksal önyargı korkunç bir şeydir, Yossarian. Gerçekten öyledir. Düzgün, sadık bir kızılderiliye pis bir zenci, Yahudi, İtalyan ya da Meksika bozması gibi davranmak korkunç bir şeydir.
S 69

Başka bir yerde albay papazla uçuşlardan önce vermesini istediği vaazın pazarlığını yaparken ateizmin Amerikada yasak olmadığını öğrendiğinde şaşırıyor. Daha sonra komutanlarla beraber erlerin de aynı tanrıya inandığını duyunca resmen şok geçiriyor.
Papazın yüzü kızardı. “Özür dilerim, efendim. Yalnızca onlar da aynı uçuşlarda yer alacağından, erlerin de orada bulunmasını isteyeceğinizi düşündüm.”
“Eh istemiyorum. Onların da kendilerine ait bir Tanrı’ları ve bir papazları var, öyle değil mi?”
“Hayır, efendim.”
“Sen neden bahsediyorsun? Yani onlar da bizimkiyle aynı Tanrı’ya mı dua ediyorlar?”
“Evet, efendim.”
“Ve O da dinliyor, öyle mi?”
“Sanırım öyle, efendim.”
“Ha S.ktir.”      S 272

Albay Cathcart da demokratik bir ruha sahipti: bütün insanların eşit yaratıldığına inanırdı ve dolayısıyla Grup Karargahı dışındaki bütün insanları aynı hararetle hor görürdü.     S 89


İşini doğru düzgün yapmak için sahip olduğu fırsatları ve gücü düşün. Bir de yarattığı çirkin, aptal, küçük utanç abidesine bak.      S 254

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder