Bir süredir bloğuma giremiyordum çünkü hem internet hem de bilgisayar problemim var. Sorun hala devam ediyor ama arada fırsat bulunca yazacağım diye aklımda tuttuğum konuları yazayım diye planlıyordum.
Okuduğum kitaplarla ilgili tuttuğum notlarımı yanlışlıkla sildim ve kitap paylaşamayınca bari farklı konularda paylaşım yapayım dedim.
Neyse bu günkü konu başlığım alıntı yaptığım sayfanın başlığı ile aynı olsun dedim çok da düşünmek istemediğimden böyle yaptım.
Gelelim konumuza aslında konumuz ilginç bir efsane; vergiler düşsün diye eşine baskı yapan kadına eşinin ceza verircesine ortaya attığı şartı anlatan efsanemiz insanları o kadar oyalamış ki Freud bile bu konuda yorum yapmış diyorlar. Ben de başkasının yalancısıyım. Aslında içeriden darbeyi anlatıyor efsane. Kararlılığın/inadın neler yaptırabileceğini de unutmamak gerekiyor.
İsmet ÖZEL'in AMENTÜ adlı şiirinde de sadece bir mısrada Godiva adı geçmektedir.
...............
Bense
Anlamış değilim böyle maceralardan
Ne Godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur
Yalnız
Çoşkunluğu karşısında içlendiğim şadırvan
Nüfus cüzdanımda tuhaf
Ekmek damgası durur
Gelelim efsaneyi bana göre en iyi anlatan yazımıza:
''Bir gün sabrı taşan Kont 'Pekala' dedi, 'Eğer çırılçıplak soyunur ve tüm halkın huzurunda pazar yerini baştan başa geçersen, istediğini yapacağım!' Lady Godiva şaşkınlıkla kocasına baktı ve 'Eğer buna razıysam, bana izin verecek misin? Karşılığında vergileri düşürecek misin?' dedi. Kont 'Evet' dedi kararlı bir sesle. Sonra tanrının sevgili kulu Lady Godiva, çırılçıplak soyundu, uzun saçlarıyla vücudu örttü ve atına bindi. Sadece kar beyazı bacakları görünüyordu. Kenti boydan boya kat edip de muzaffer bir edayla geri döndüğünde Kont gerçek bir soylu gibi davranacak ve vergileri azaltmakla yetinmeyerek, atlara ilişkin olanlar hariç tüm vergileri kaldıracaktı."
1250'lerde yazılmış 'Chronica Majora'da olay aşağı yukarı böyle anlatılır. Aslında Batı kültüründe Robin Hood, Kral Arthur ve Jean D'Arc kadar önemli bir figür olan, günümüze dek yüzlerce destana, şiire, hikâyeye, operaya ve sanat eserine konu olan Lady Godiva'ya ilişkin çok az şey bilinir. Bilinenler, Sakson asıllı olduğu, adının o dönemlerde 'Godgifu' şeklinde söylendiği ve bu adın "Tanrının armağanı" anlamına geldiğidir. Soyluluk belirten Lady unvanı adının başına sonradan eklenmiş olmalı, çünkü o dönemlerde bir Sakson soylusunun eşi, sadece "karı" ya da "yatak arkadaşı" olarak adlandırılırdı. Zengin bir ailenin kızı olduğu sanılan Godiva çok genç yaşta, Orta İngiltere'deki Mercia bölgesinin hakimi Leofric adlı yaşlı bir soylu evlenmişti. Bu evliliğin aşk evliliği olduğunu tahmin edebiliriz, çünkü Sakson yasalarına göre bir kadın hoşlanmadığı biriyle evlenmeye zorlanamazdı. Kaynaklarda gayet dindar ve yardımsever olarak tanımlanan çift, 1043 yılında Coventry'ye yerleşirler. Bir süre sonra karı kocanın arasına karakedi girer. Çünkü Leofric kentin maliyesini güçlendirmek için vergileri ağırlaştırmakla meşgulken, kendisi de büyük bir mülk sahibi olan genç kadın halkın yoksulluğuna kayıtsız kalamaz. Rivayete göre Lady Godiva kocasını vergileri düşürmeye razı etmek için uzun süre planlar yapar, fikrini açtığında Leofric'in ilk tepkisi kahkahalar atarken koltuğundan düşerek bileğini kırmak olur. Güya karısını, değil vergileri azaltmak, Godiva'nın dokuduğu kumaşlara bile vergi koymakla tehdit eder...
Direniş gerçekleşiyor
Karı koca arasındaki soğuk savaşın ne kadar sürdüğü belli değildir. Ancak bir süre sonra cin fikirli Leofric'in Lady Godiva'yı köşeye sıkıştıracak teklifi icad ettiği sanılır. Leofric'in karısına biraz kinayeli bir biçimde "Çırılçıplak yürü de Tanrının mucizesini herkese göster" teklifini yaparken ne düşündüğünden emin değiliz. Bazıları, Leofric'i bir teşhirci olarak sunarken, bazıları dindar ve sadık karısının bunu yapmaktan utanarak kendisine baskı yapmasından vazgeçeceğini sanan Leofric'in bir tuzağa düştüğünü ileri sürer. Ancak gözüpek Lady Godiva'yı hiçbir şey durdurmaz. 1057 yılının Ağustos ayının sonlarında bir Salı günü, sıradan bir gün geçiren kasabalıların, sımsıkı giyinmiş bir hizmetkarın eşliğindeki çıplak hanımlarını gördüklerinde ne kadar şaşırdıklarını tahmin etmek zor değil.
Sonuçta vergiler kaldırılır, halk rahat bir nefes alır ancak yaşlı Leofric bu olaydan birkaç ay sonra, belki de kahrından öte dünyaya göçer.
Bundan sonra, şekilden şekile girecek hikâyenin en çok merak edilen kısmı, tahmin edileceği gibi, vergilerin kaldırılması meselesi değil, Lady Godiva'nın yürüyüş sırasında çıplak olup olmadığıdır. Lady'nin adı ilk kez 11. yy'ın ünlü tahrir defteri 'Domesday'de geçer ama burada Lady'nin çıplak yürüyüşünden söz edilmez. 'Chronica Majora'nın yazarı Matthew'e göre dindar bir kadın olan Lady çıplaktır ancak bu çıplak yürüyüşü kimse görmez, çünkü halka sokağa çıkma yasağı konur. Bazılarına göre Lady yürüyüş sırasında vücudunu uzun saçlarıyla kapar ve sadece "kar beyazı" bacakları görülür. Bazıları ise Godiva'nın tümüyle çıplak olduğunu, bu saçlarla örtünmüş versiyonun kilise tarafından eklendiğini ileri sürerler.
Çünkü Hıristiyan inancına göre çıplak bir kadına bakan erkek, doğrudan cehenneme gider. Anlaşılan kilise, sevgili erkek kullarına kıyamamaktadır! 14. yy'da Ralph Higden adlı bir keşiş 'Polychronicon' adlı eserinde Godiva'nın, çıplak yürüyüşünün halkın henüz uykuda olduğu şafak saatlerinde yapıldığını belirterek Lady'nin namusunu korur. 1500'lü yıllarda hikâye biraz şekil değiştirir ve Leofric'in karısı üzerindeki egemenliğini kanıtlamak için onu bu yürüyüşe zorladığı iddia edilir. Bir başka yoruma göre de Coventry esnafı gözlerini Lady'nin çıplak vücuduna dikmekten kaçınmaz ve bu tam da Leofric'in arzuladığı şeydir! Söz konusu dönemin, pornografinin ortaya çıktığı dönem olduğu hatırlanınca, bugün için bile fazla modern kaçacak bu yorum anlaşılır hale gelir. 1640'larda ortaya atılan bir versiyona göre Peeping Tom (Röntgenci Tom) adlı bir terzi çırağı bakma yasağını deler ve dükkanın kepenginde açtığı bir delikten çıplak Godiva'yı dikizler. Ancak Tom bu tabuyu yıkmanın cezasını görecek ve bir versiyona göre kör olacak, bir başka versiyona göre ölecektir. Bir başkasına göre de halk bakar ama mucizevi biçimde kimseye görünmez! Görüldüğü gibi ne çıplaklıktan ne de namustan vazgeçilir. Bazıları ise oyunbozanlık edip Lady'nin çıplak yürüyüşüyle kastedilen şeyin "mücevher ve iktidarı temsil eden diğer sembollerden arınmış bir biçimde" yürümesi olduğunu ileri sürerler. Onlara göre ikincil kaynaklar, Lady'nin soyunmasını anlatan Latince 'denudata' kelimesini yanlış yorumlamıştı. Belki de en akla yakın açıklama budur ama nedense kimse bu olasılığın üzerinde durmaz.
Godiva şimdi
1678'de Coventry'de Lady Godiva'nın hatırasına bir gösteri yürüyüşü başlar. Bazı kesintiler olsa da yakın tarihlere kadar süren ve kadınların çeşitli dönemlere ait Sakson kıyafetleriyle katıldığı bu yürüyüş Paskalya'dan sonra en önemli ikinci dinsel kutlama olan Whitsunday yortusunun bir parçasıdır. Yürüyüş 1854 yılında iyice şenlenir, çünkü uzun yıllardır gizlice hayal edilen şey gerçek olur: Çırılçıplak bir kadın, çeşitli pandomim gösterileri yaparak şehri boydan boya kat eder. Ancak muhafazakâr kent yöneticileri Lady Godiva efsanesinin böyle canlı biçimde yaşama döndürülmesine razı olmazlar ve festivali sekiz yıl boyunca yasaklarlar. Olaydan sadece iki yıl sonra Kraliçe Victoria kocasına doğumgünü hediyesi olarak bir Godiva heykelciği hediye ederek herkesi şaşırtır. Bazılarına göre kraliçe ancak yedi yıllık evlilikten sonra bir soyluluk unvanı bahşettiği kocasına "Sahip olduğu sınırsız güce karşılık vücudunun gerçek sahibinin kocası olduğunu" ima etmektedir. 20. yy'ın başında çikolata markası olan Godiva'nın çıplak vücudu, 1955'de Maureen O'Hara ile tekrar dikizcilerin beğenisine sunulur, ancak 1962'de Slyvia Plath tarafından 'Ariel' şiirinde, kendisine yiyecek gibi bakan gözlerden kurtarılarak özgürlüğüne kavuşturulur. 1982'de adı bir göktaşına verilen Godiva, 14-16 Temmuz 2006'da Coventry'de düzenlenecek olan festivalin evsahibi olarak çıkar karşımıza.
Tarih, din, psikoloji, mit ve folklorün eşsiz bir bileşimi olan efsane, Freud'e göre gözetlenenin kadın/pasif/sergileyen/utanan olması, gözetleyenin erkek/aktif/seyreden/cezalandırılan olması gibi unsurlarıyla dört dörtlük bir röntgencilik hikâyesidir. Röntgenci Tom'a verilen ceza da Oedipus'tan beri bildiğimiz bir tür hadım etme eyleminin temsilidir. Ama durum bu kadar basit değil. Tarih boyunca, Lady Godiva kocasının zorbalığına karşı başkaldırırken özgürlüğün simgesi olur, kocasının sapkın taleplerine boyun eğerken sadık bir kadına dönüşür. Halkın meraklı bakışları önünde görünmez hale gelişiyle tanrısal mucizenin, yürüyüş sonunda halkını ağır vergilerden kurtarmasıyla toplumsal kurtuluşun simgesidir. Uzun saçları ve bembeyaz bacaklarıyla fetişizm nesnesine dönüşürken, vücudunu sıkı sıkıya örten saçlarıyla erdemli bir azize olur. Lady Godiva efsanesini neredeyse bin yıldır capcanlı kılan da, bu imgesel çok katmanlılık olmalıdır. Dikkatlerin halkı inleten ağır vergi yüküne karşı yapılmış cüretkâr ve soylu bir direnişten çok, Lady Godiva'nın at üstündeki çıplak vücuduna yoğunlaşması ise gayet tanıdık bir durumdur.
http://www.radikal.com.tr/radikal2/ciplak-yuruyus-873532/ alıntı yaptığım link de burada
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder