ÖZGÜN ADI: Le Droit a la Paresse
67 Sayfa
BASKI: 1. Baskı
Mart 2014
YAYIN EVİ: Kırmızı Kedi Yayınları
Karl Marx’ın damadı olan Fransız Paul Lafargue’nin yazmış
olduğu “Tembellik Hakkı” her toplumun
savunduğu çalışma hakkının anlamsız uzunluğunu ve zorlu koşullarını anlatıyor.
Kitap çok sade bir dille yazılmış ve çeviri konusunda da bir
sıkıntı yoktu.
Günümüz Türkiye’sindeki işçilerin yaşama ve çalışma
şartlarının da özeti gibi adeta. Birçok uluslar arası örgütün de raporlarına
bakılacak olursa Türkiye’de işçiler ortaçağ Avrupa’sının şartlarını
yaşamaktadır. Bu noktada Çin’le yarışmaktadır.
Çalışma süresini eleştiren yazar sadece burjuva ya da
kapitalist sistemi değil Marksistler ve insan hakları savunucuları gibi daha
insancıl görünen fakat işçiler söz konusu olunca pratikte birbiriyle yarışan
her kesimi eleştiriyor.
♥ Çalışma
süresi hakkında Villerme; kürek mahkûmlarının sadece on saat, Antiller’deki
kölelerin ortalama dokuz saat çalıştığını, 89 Devrimi’ni yapan, tumturaklı
İnsan Hakları’nı ilan etmiş Fransa’da ise fabrikalardaki iş gününün, bir buçuk
saat yemek molasıyla birlikte on altı saat olduğunu gözlemliyordu. S.22
Yazarda en sevdiğim özellik:
ben şu akımın yada fraksiyonun doğruluğuna inanıyorum ve yaptığı her şey
sonuna kadar doğrudur, demiyor. Doğruluğuna inandığı siyasi görüşün de
yanlışlarını sonuna kadar açık açık anlatabilme cesaretini gösterebiliyor. Bu
bir çok insanda görülmeyen ender özelliklerden biridir.
Proleteryanın durumunu, özellikle kendi hatalarından
kaynaklı sıkıntılarını anlattığı bölümlerde bile insanı sıkmayan ve basit
anlatımı sayesinde rahatlıkla okunabilecek fakat her sayfada epey bir düşünme
molası verilecek ince ama inceliğine zıt bir doluluğu var kitabın.
Kapitalizm de; alışılagelmiş tu kaka deyiminden uzak, anlatacağını isabetli bir şekilde anlatarak eleştirilmiş.
Bir yerde: İşçi sınıfı, basitleştirici iyi niyetiyle,
beyninin yıkanmasına izin verdiğinden; doğuştan gelen taşkınlığıyla, çalışmaya
ve perhize körcesine atıldığından, kapitalist sınıf kendini tembelliğe ve
zorunlu haz almaya, üretken olmamaya ve aşırı tüketime mahkûm buldu. S.36
Şimdi bu satırları okuyup ta ben bunu anlamadım ya da bunun
neyini düşünecem diyebilecek birileri varsa uyarmadı demeyin, bu kitap size
göre değil.
♥ Her türlü bireysel ve toplumsal sefalet,
proleteryanın çalışma tutkusundan doğdu.
S.12
♥ Avrupa her yıl yüzlerce milyonluk ve
milyarlık malı dünyanın dört bir tarafına, bunlarla ne yapacağını bilemeyen
halklara ihraç ediyor. S.42
♥ İşçi sınıfı….. kapitalist sömürü hakkından
başka bir şey olmayan İnsan Hakları’nı talep etmek için değil, sefalet hakkında
başka bir şey olmaya Çalışma Hakkı’nı talep etmek için değil, ama günde iç
saten fazla çalışmaktan herkesi men eden tunçtan bir yasa oluşturmak için ayağa
kalkarsa, işte o zaman yeryüzü, bu yaşlı
dünya, sevinçten ürpererek, içinde yeni bir evrenin sıçradığını hisseder… S.59
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder