ÖZGÜN ADI: The Book Thief
574 Sayfa
BASKI: Aralık 2012
574 Sayfa
BASKI: Aralık 2012
1. BASKI
YAYINEVİ: Martı Yayınları
YAYINEVİ: Martı Yayınları
Anlatıcının ölüm meleği
olduğu bir kitap.
Dokuz yaşındaki Liesel
Meminger ile altı yaşındaki kardeşi Werner beraber evlatlık verilmek üzere
Münih’e anneleri tarafından götürülürken Werner yolda ölüyor. Bir istasyonda
onu gömüyorlar ve mezarcılardan birisi defterini düşürüyor. Küçük kız da (
Liesel ) o defteri alıyor. Hikâyemiz de böylece başlıyor.
Liesel’i evlatlık alan ailenin
evinin bulunduğu sokağın adı Himmel ( cennet ). Tabii bu ismle sokağın bir
benzerliği yok tamamen tesadüf sanırım. Yeni anne Rosa Hubermann ağzı bozuk ve
her zaman insanlara kötü davranan bir insan. Baba Hans Hubermann sessiz sakin
göze çarpmayan bir insan.
Liesel üvey babasını seviyor.
Çünkü vey babası her zaman onun yanında, ona destek oluyor.
Rudy Steiner komşularının
oğlu. Bir gün futbol oynarken Liesel’in yüzüne kartopu attığı için annesi
beraber okula gidip gelmelerini sağlıyor. Böylece arkadaşlıkları başlıyor ve
Liesel’in en iyi arkadaşı oluyor.
Okuma-yazma bilmediği için
alt sınıfa atılan Liesel’in üvey babası bir gece yatağının çarşafını
değiştirirken mezarcının defterini görüyor ve Liesel’e okuma yazma öğretmeye
başlıyor. Bu arada babası birinci dünya savaşında kendisinin hayatını kurtaran bir Yahudinin oğlunu ( Max ) eve getiriyor ve bir süre evlerinde saklanan Max bir gün evden ayrılmak zorunda kalıyor. bu süre içinde Liesel'le çok iyi anlaşıyorlar. Savaş bitince Liesel'i buluyor.
Rudy; zenci olduğu için
madalyaları verilmeyen Owens’in durumunu protesto etmek için bir gece kendisini
kömürle siyaha boyayıp koşuyor. Haksızlıklara karşı bir şekilde tepkisini
ortaya koyabilen, farklı düşünme tarzına sahip ilginç bir çocuk.
Kitabı okuyana kadar
azrailin ağzından bir savaş nasıl anlatılır diye düşünmemiştim. Okudukça daha
çok düşünmeye ve empati yapmaya başladım. Fakat kitaptaki gibi bir Azraili
düşünmek insanı biraz zorluyor. (Bir insan gibi düşünen Azrailin işi çok zor )
Bir ara bazen insanların ölüm şeklinin kendisini şaşırttığını söylüyordu. Bu
cümleyi okurken bunun Türkiye’de daha sık başına gelebileceği aklımdan geçmedi
değil.
En sonda yazılan bir cümle olayı özetliyor aslında "insanlar benim lanetim". gerçekten konuyu düşününce hak vermemek elde değil.
Kendimi tutamayarak kamyona
binip onu elime aldığımda, onun hikâyesini yolculuklarım sırasında yıllar
boyunca ve yüzlerce kez okuyacağımı anlamamıştım. Yollarımızın kesiştiği
yerleri izleyecek, kızın gördüklerine ve nasıl olup da hayatta kaldığına hayret
edecektim. Sayfa 19
Rudy dünyayı bozguna
uğratmak için kendini baştan aşağı siyaha boyayan deliydi. Sayfa 88
Bir şeye gerçekten ulaşmak yerine ulaşmanın eşiğinde
olmanın çok daha kolay olduğunu anladı.
Sayfa 97
Kitap hırsızı yavaş yavaş
işlerin nasıl olduğunu ve daima nasıl olduğunu ve daima nasıl olacağını
anlamaya başlarken, kabuslar da kendi içlerinde güçleniyordu. Hiçbir şey olmasa
bile, en azından kendini hazırlayabilirdi. Sayfa 109
Kardeşinin sonsuza dek altı
yaşında kalacağını büyük bir üzüntüyle fark etti ama bu düşünceye tutunduğunda
gülümsemeye çalıştı. Sayfa 495
İnsanları hep en iyi ve en
kötü durumlarında bulurum. Hem güzelliklerini ve hem çirkinliklerini görürüm ve
ikisinin nasıl aynı yaratıkta olabildiğini merak ederim. Ancak onlarda da benim
kıskandığım bir şey var. İnsanlar ölebilecek kadar akıllılar.
Sayfa 513
bu kitabı gerçekten çok merak ediyorum
YanıtlaSilMerak ettiyseniz okuyun. Bu konuda yazılmış kitaplar okudum ama böyle değişik anlatımı olanı okumamıştım. Değişiklik her zaman iyidir.
YanıtlaSil