halkın imlası taşarsa
coğrafyadan
geçeronlar iki yağmur damlasının
arasından
göstererek devlete bütün
zerafetini
belki de onlar bindir
bir çarşıda kendini
kaybetmek gibi bir şey olur bu
kefyede buluşanların safrana
karışması gibidir
gövdeye bulaşan bir bedesten
gibi
orada yeşil, kandan alırken
rengini
tarihin biçimine bürünür
güneş
kim güvenir peki tarihe
iki kaşın arası varsa
yolunu bulmak için
ateşi savunmak yetiyorsa
avuçta gül ezip göğe
fırlatmak neye yarar
tenimizi yeniden
tanımlamaktan başka
hayatın diyorduk, geçen gün
laf arasında
hiçbir erdemi kalmadı
gözümüzden kaçıracak
tattık hepsini, imzalar
attık, gazetelere ilanlar verdik
saftirik demişti
muhaliflerimiz son genel kurulda bize
halbuki komedyen taklidi
yapıyorduk
bozuk terazi kullandık
melankoliyle coşku
arasındaki dengeyi bozmamak için
bizden artan nevroz onlara
da yaradı
düzmüş oldular sonunda bütün
eksiklerini
o gün birisi ateşkes
demişti;
bu kadar kısa sürmese
belki de iyi bir çizgi film
yapardık kardugh’lardan
araya reklam girince
ölülerimizi toplar, kaşla
göz arasında gömerdik
lan yavşak!
Derdik film başlayınca
kaldığı yerden
Değil mi ki bizi her
kavşakta polisle korkuttular
Oğlumuzun kirvesi de emniyet
amiri olsun
İnsan olan sırf bu inada
bağışlardı
en iyi yardımcı oyuncu
ödülünü
kimse ben oynarken elime
konuşmasın
biz tarihe tanıklık etmek
için ifade vermeye geldik
baş başaltı müselles, kapış
serbest’te sıramızı savdık
ruhumuz her ne kadar esas
duruştaysa da
vicdanımız rahat
bütün geçiş noktalarında
şövalye muamelesi gördük
halbuki kavalyeyiz: çünkü hiçbir
yere “damsız girilmez”
hayatın bizden sakınacağı
bir anlam da kalmadı nasılsa
öğrendi çocuklar kirpinin
sırrını
bütün savunması üstüne
işeyinceye kadarmış
demek bu kadar saldırgan
olmamız boşuna değil
hem artık herkesin bir
evtimsahı var
gözyaşımızla sindirim
sistemimiz arasındaki
o tuhaf macerayı izlemek
kolay oluyor
ne sürüngenlere hakaret
ediyoruz
ne de erkekliğimize
dokunuyor sulugözlerimiz
savcılar saygın bulmasa da
gayretimiz var en azından
kavakların hangi yolla
çiftleştiğini anlamaya
hayber kalesi içinde kaçak
yapılaşmaya yok mu bir dur diyecek
var!
Peki kan kalesi mukimlerine
tapu dağıtmak için
törene ne gerek var
yavrucuğum, bizim üç oda bir
salon evimiz
davetsiz misafirlere
monitorden kim o demeye mecalimiz var
medeni cesaretimiz var:
onlar buradan taşınalı çok oldu
tıkırtıya duyarlı bant
kaydımız var bizim yerimize zıvanadan çıkan
hanım çabuk silahımı getir! İnce,
koskoca hırsızlar nasıl tırsıyor
terminalden havaya
fırlatılan en büyük asker için
yeri geldiğinde bükerek
sustuğumuz
vücut isterse davula gön
yaptığımız bir kalbimiz:
bundan bir bumerang öyküsü
çıkaracak
iyi edebiyatçılarımız var
orda şimdi
Şırnak: kırbaç: şırak
hoh hoh hosaybin
iki üç daha fazla katliam
var
bir kulp var ayrılığa
takacak
haydi şimdi hep bir ağızdan:
devlet kaç tazı tut!
Akif KURTULUŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder