ÖZGÜN ADI: Jitterbug Parfume
362 Sayfa
BASKI: 2012 23. BASKI
YAYINEVİ: Ayrıntı Yayınları
Konusu kadar tasvirleri ve olayları anlatış tarzı da ilginç bir kitaptı. Kitabın başındaki ve sonundaki sebzelerle ilgili bölümler anlatım şekli ve fikirler olarak enterasandı. Bazı konular vardır ilginçtir ama kitabın öyle bir dili vardır ki okumak insanın içinden gelmez. Bazı konular da vardır pek ilginçliği yoktur ama öyle bir dille yazılmıştır ki kitabı elinden bırakamazsın sonuna kadar. bence bu kitap ta elde bırakmadan okunan kitaplardandı.
Kitabın asıl karakteri olan Alobar sonsuz hayatı keşfetmiş ilk çağ krallarından. Daha sonra eşi olacak Kudra ile karşılaşıyor. Günümüze kadar gelen ilginç bir hayatları oluyor. Günümüze gelince parfümle uğraşan dostlar ediniyorlar. Bir çok şeyi hep kokuya bağlıyorlar. Neredeyse hayatın temeli olarak kokuyu sunuyorlar.
362 Sayfa
BASKI: 2012 23. BASKI
YAYINEVİ: Ayrıntı Yayınları
Konusu kadar tasvirleri ve olayları anlatış tarzı da ilginç bir kitaptı. Kitabın başındaki ve sonundaki sebzelerle ilgili bölümler anlatım şekli ve fikirler olarak enterasandı. Bazı konular vardır ilginçtir ama kitabın öyle bir dili vardır ki okumak insanın içinden gelmez. Bazı konular da vardır pek ilginçliği yoktur ama öyle bir dille yazılmıştır ki kitabı elinden bırakamazsın sonuna kadar. bence bu kitap ta elde bırakmadan okunan kitaplardandı.
Kitabın asıl karakteri olan Alobar sonsuz hayatı keşfetmiş ilk çağ krallarından. Daha sonra eşi olacak Kudra ile karşılaşıyor. Günümüze kadar gelen ilginç bir hayatları oluyor. Günümüze gelince parfümle uğraşan dostlar ediniyorlar. Bir çok şeyi hep kokuya bağlıyorlar. Neredeyse hayatın temeli olarak kokuyu sunuyorlar.
ARKA KAPAKTAN
“Oyunculuk uçarılık değil,
bilgeliktir” diyerek çılgınlık derecesinde “oyuncul” romanlar yazan Tom
Robbins, bu romanda hayatımızı var eden en temel kavramlar hakkında düşünmeye
ve insanın doğayla ilişkisinin kopma sürecinin anlatıldığı düşsel/tarihsel bir
yolculuğa çıkarıyor bizi. Batı’dan Doğu’ya, oradan da Yeni Dünya’ya uzanan,
ölümsüzlüğü kovalayan ve yüzyıllar süren bir yolculuktur bu. Batı, acı çekmeyi
seven, mantığa, bireyciliğe ve üretime tapınanların diyarıdır. Doğu, aşka, boş
zamana, münzeviliğe, bilinmezliğe hayatında yer veren insnaların yaşadığı su ve
parfüm diyarıdır. Yeni Dünya’da ise sadece ”başarı” ve hırs vardır. Yolculuğun en
ilginç kişisi ise keçi ayaklı, zevk ve bereket tanrısı Pan’dır. Pan, insanların
duyguları ile düşünceleri arasına duvar çekmeleri; yaşamak yerine. Cennete kabul
edilmek ve doğayı tahakküm altına almak için çalışmaları; dans, müzik ve aşkla
ilgilenmek yerine, doğru ve yanlışla uğraşan Aristo, İsa ve Descartes’a
inanmalarıyla gücünü yitiren bir tanrıdır. Aynı zamanda Bay Mantıksız, Bay
İçgüdü, Bay Hayvani Sır, Bay Çingene, Bay Koku, Bay Aydedeye Havlayan, Bay
Şaşırtıp Kaçan, Bay Mastürbasyon, Bay İnatçı Güç, Bay Küstahlık, Bay Doğa En
İyisini Bilir…dir. Pan’ın en yakın arkadaşları ise, “insanın kalbiyle
yaşamasını” savunan kendi kendinin kralı Alobar ve Kama-Sutra’yı bütün
incelikleriyle bilenkoku bilgesi Kudra’dır.
Bu gün Pan’ın, Alobar’ın ve
Kudra’nın izleyicileri günahlarından pişman olmayan günahkârlar, inançsızlar,
şehvetli kadınlar, müzisyenler, âşıklar, asiler, şairler ve delilerdir.
Bu kitapta hayatını bir “deney”
olarak yaşayanlar anlatılmaz.
Onların okumalarına da gerek
yoktur.
Küçük mucizeleri kabul
ettiğimiz zaman kendimizi büyük mucizeleri hayal edebilecek yeterlilikte
hissederiz. Bir istiridyenin içinden parlak, canlı, lezzetli bir canlının
çıkabileceğini kabul ettiğimiz anda, aynı kabuktan Afrodit’in geleceğini de
kabul etmişiz demektir. Bununla da yetinmeyerek, Afrodit’in kabuğundan büsbütün
uzaklaşacağını, kendine bir stüdyo daire edineceğini, tıpkı istiridye gibi onu
istediği biçimde donatacağınıda düşünebiliriz; ama hayal gücü, pek zengin
değilsebu noktadan önceki bir yerde durmak zorundadır.
Sayfa 130
Yaptığımız şeylerin pek
çoğunu, bilinçaltımızda, dolaylı olarak, ölüm düşüncesinden kurtulmak için
yaparız. Belki de kendimizi, yaptıklarımızla çok değerli, çok vazgeçilmez
kılmayı, ölümün bizi almakta tereddüt etmesini sağlamayı amaçlarız. Sayfa 267
Ölüm herkesin çorbasındaki
sinektir. Sayfa 268
Zenginler dünyanın en çok
dışlanan azınlığıdır. Herkes zenginlerden gizli veya açık biçimde nefret eder;
çünkü herkes onlara gizli veya açık biçimde imrenir. Ben bayılırım zenginlere.
Birilerinin onları sevmesi şart. Evet, gerçi zenginlerin çoğu eşektir; ama inan
bana, fakirlerin de pek çoğu eşektir zaten.
Sayfa 318
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder