20 Mart 2014 Perşembe

09 - MERMER KANATLI KUŞLAR - MAHMUT YAMALAK

MERMER KANATLI KUŞLAR
BASKI:  Mart 2013
     2. Baskı 
YAYIN EVİ:  Aram Yayınları
     256 Sayfa
TÜRÜ:  Roman

Kitap  bir süredir elimdeydi fakat kış okuma şenliği nedeniyle okuyamamıştım. Sonra bahar okuma şenliğinde 2010 yılından sonra ilk kitabı yayınlanmış olan yazar kategorisine eklemeye karar vererek okudum.

Yazar cezaevinde ve müebbet ceza almış. Adını da ilk defa kitabı elime alınca duydum. İki romanı varmış biri Kürtçe ( Tarîderya, Kürtçe bilsem kesinlikle alır okurdum. Konusu en az Mermer Kanatlı Kuşlar kadar ilginç ). Diğeri Türkçe olan Mermer Kanatlı Kuşlar. Kitap yazarın ilk kitabı fakat bir çok usta görünümlü yazardan çok daha başarılı yazmış. 


Kitabın konusunu arka kapakta güzel bir şekilde açıklamışlar. 

MERMER KANATLI KUŞLAR

Aya arayış içinde olan sürekli hem kendisiyle hem geçmişle hem de içinde bulunduğu dönemle çatışma halinde bir genç. Abisi on yıldır tutuklu olan ve babasının başlarına bir şey gelecek korkusuyla sürekli baskı ve kontrolünden kaçıyor. Tesadüfen tanıştığı Balkan göçmeni bir kızın kiralık evini tutuyor ve bu eve yerleşiyor. Daha ilk gecede enteresan rüyalar görmeye ve olaylar yaşamaya başlıyor. 


Evin mutfağında küçük bir bodruma görüyor. Kıza soruyor kız da ailesinin böyle bir yerden bahsettiğini fakat kendisinin hiç görmediğini hatta bunun bir hikaye olduğunu düşündüğünü söylüyor. Bodrumun içine girmek istediğini ve bunu tek başına yapmaya korktuğunu söylüyor. Sonunda beraber incelemeye karar veriyorlar. Bodrumun içinde bir erkek cesedi görüyorlar. Bunun dışında tamamen boş olan bodruma bu cesedin nasıl geldiğini ve ne zamandan beri orada olduğunu bilmiyorlar.


Bir gün cesedin üzerini yoklayan Aya bir paket sigara, tesbih, kısa bir not yazılı olan küçük bir kağıt ve bir cüzdan buluyor. Üzerinde sadece o notta yazan telefon numarası ve halasının ismi dışında başka bir yazı bulunmuyor. Cüzdanın sahte olduğunu anlayan Aya bu notla yola çıkarak cesedin kimliğini ve kendisini oraya getiren olayları öğrenmeye çalışıyor.


Eve yerleştikten sonra destanlarla ilgili karışık rüyalar da görmeye başlayan Aya bir ara şizofren mi diye düşünmeye başladım. Sonra bunun yaşadığı çıkmazlardan kaynaklandığını ve bir süre sonra düzelebilecek geçici bir dönem olduğunu farkettim.


Sık sık ev sahibi kızla ve çevresindeki birçok kişiyle felsefe tartışmaları oluyor. Daha çok geçmiş, mutluluk, insanın kurtuluşu gibi konular üzerinde yoğunlaşan tartışmalar yapıyor.


Farklı bir kitap okumak isteyenlere kesinlikle önereceğim bir kitap. Hem konusuyla hem de işleniş şekliyle farklı çünkü ceza evinde yatıp belli kalıpların dışına çıkabilmek bence çok zor bir olaydır. Orada kaçarın yok ya arkadaşların gibi yaşayacaksın yada öyle yaşatıyorlar. Bu yüzden kitabı daha fazla önemsiyorum. 


Bir ara arkadaşı ile tartışırken bir hikaye uyduruyor. Hikaye: "Ama bu süreç bizi kendimize getirdi.Bak ne olduğumuz açığa çıktı. Son model bir limuzinle giden saygın bir beyefendi düşün. Birden yol kenarında bir izmarit görüyor, şoförüne 'arabayı durdur' diyor. Sonra hızla aşağıya iniyor, kimsenin kendisine bakıp bakmadığıyla ilgilenmeden, izmariti alıyor. Aynı hızla limuzine biniyor ve keyifle arkaya yaslanıp izmariti tüttürüyor. Sonra şoföre, 'devam et' diyor. ( Sayfa 27 ) Bu hikayeyi okurken ilk aklıma gelen şey barış süreci oldu. Bu dönemde hem Türkler hem de Kürtler bence bu duyguya kapıldı. Bir barış sürecinden bahsedildi fakat hiç kimse nasıl bir barış imzalandığını kimin kime ne vaat ettiğini açıklamadılar.


Balkan göçmeni kızla tanıştıklarında kız kendisini anlatırken: "Balkan göçmeniyiz. Elli senedir burada bizimkiler. Şu değişenlerden yani, ayakkabı gibi... Anlayacağın, iki ülkenin terki diyarlarındanız." Bir insanın istemi dışında zorla yaşadığı topraklardan sürülmesi hem de bunun bir barış adına yapılması ancak bu kadar ifade edilebilirdi.



Damla ancak denizin dışındayken tamamlanabilir.     Sayfa 50

Ölümü karşılayış ifadene imrendim.     Sayfa 56


Benden derin anlamların ayırtına varacak bir yücelik bekleme.     Sayfa 57


Bir yanımız 'ulan bu iş böyle olmaz' derken öte yanımız, kendimizi ifade etmek için, bulduğumuz bu yöntemi bırakmak istemiyordu.     Sayfa 66


Tapınak duvarlarına işeyecek kadar korkusuz ve tanrısız, her tanrıya boyun eğecek kadar da zavallıyız.     Sayfa 178


İnsanın kişiliği, arayışlarını da belirler.Belki biz iyi mücadele etseydik, bodrumlarda, işkencehanelerde, dağ başlarında ölmekten, yakalanıp onlarca yıl yatmaktan başka şeyler de başarabilseydik, sizler de kıyıda köşede kalmış cesetlerimizi kurtarmak için kendinizi feda etmek zorunda kalmazdınız.     Sayfa 249

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder