576 Sayfa
BASKI: Aralık 1994
12. Baskı
YAYIN EVİ: Altın Kitaplar Yayınları
ÇEVİREN: Necdet SANDER
Kitap Mina URGAN'ın "Bir Dinozorun Anıları" adlı kitabında geçiyordu. Bir de işyerimde görev yapan sosyal bilgiler öğretmeni arkadaş anlattı ve kış okıma şenliği için kütüphaneden alıp okudum. Pek yeni birşey öğrenmedim ve bir çok bölümde Halide Edip Adıvar'ın "Türkün Ateşle İmtihanı" adlı kitabını okusam daha iyi olurdu dedim. Bazı bölümlerde Halide Edip'ten çok fazla alıntı vardı. Bulabilseydim Atatürk'ü bir lider olarak değil de insani özellikleriyle anlatan bir kitap okumak istiyordum.
Kitap üç kısımdan oluşuyor:
1. Kısım: Osmanlı İmparatorluğunun Gerileyişi ve Çöküşü ( 19-197 Sayfa ve 19. Bölüme kadar )
2. Kısım: Kurtuluş savaşı ( 201-439 Sayfa 20. Bölümden 44. Bölüme kadar )
3. Kısım: Cumhuriyetin Doğuşu ve Yükselişi ( 143-574 Sayfa 45. Bölümden 60. Bölüme kadar )
En sonda da Son Söz var 575. - 576. sayfalar
1913 yılında Bulgaristan'a görevli gidiyor. Bu görevlendirme sayesinde batı yaşam tarzını yakından inceleme ve öğrenme fırsatı buluyor.
Bu geziler sırasında, köylülerde gördüğü sağlamlığı da takdir etmeye başlamıştı. Bir gün danslı çay saatinde, Sofya'da şık bir gazinoda oturmuş, orkestrayı dinliyordu. O sırada köylü kılığında bir Bulgar girip, yanındaki masaya oturdu. Garsonu üst üste çağırdı; garson onu önce önemsemedi, sonra da servis yapmayı redetti. Arkadan da gazinonun sahibi, köylüye çıkıp gitmesini söyledi. Köylü, "Beni buradan atmaya nasıl cesaret edersiniz?" diye kalkmayı redetti. "Bulgaristan'ı benim çalışmama yaşatıyor. Bulgaristan'ı benim tüfeğim koruyor." Bunun üzerine polis çağırdılar. O da köylüden yana çıktı. Köylüye çay ve pasta getirmek zorunda kaldılar, o da bunların parasını tıkır tıkır ödedi. Mustafa Kemal sonra. bu olayı arkadaşlarına anlatırken, "İşte ben Türk köylüsünün de böyle olmasını istiyorum," dedi. "Köylü milletin efendisi durumuna gelmedikçe, Türkiye'de gerçek bir ilerlemeden söz edilemez." Kafasında, ilerideki Kemalist slogan böyle filizlenmişti: "Köylü, memleketin efendisidir."
Arada birkaç tane buna benzer anlatı vardı ama benim gibi başka bir şey kurgulayıp bu kitabı okuyunca zevk almak da mümkün olmuyor. Neyse artık olan oldu.
Bulgaristan'da bulunduğu dönemde Türkler arasında milliyetçi bir örgütlenmeyi sağlamak için örtülü ödenekten finans alarak iki Türkçe gazete çıkartıyor. ( Sayfa 87 )
Mustafa Kemal Bulgaristan görevi sırasında daha önce tanıdığı Ömer Lütfü adlı bir subayın eşi İtalyan asıllı Corinne ile sık sık görüşüyor. Corinne; Avrupa siyaseti ve edebiyatını tanımasına, sosyal hayata adapte olmasına ve zayıf olan Fıransızca'sını ilerletmesine yardımcı oluyor. Bulgaristan görevi bitip ülkeden ayrıldıktan sonra da mektuplaşmaya devam ediyorlar.
Doğnun yardımı ( 37. )bölümünde yazılanlara göre Mustafa Kemal hem tek lider vasfını korumak hem de muhalefeti susturmak için bir zamanlar Osmanlının kendisine uyguladığı taktiği uyguluyor. Etrafında bulunan bir çok kişiyi ya uzaklaştırıyor yada etkisiz hale gelecekleri görevlere atıyor. Etrafında sadece verilen emirleri uygulayacak, eleştirmeyecek kişileri bırakıyor.
Nedeni belli olmayan ( Yunanlılarla Müslümanlar birbirlerini suçluyor ) İzmir yangını sırasında Latife ile karşılaşıyor ve burada da Halide Edip devreye giriyor. Yine onun gözlemlerini okuyoruz. Latife ile karşılaştığı sırada Fikriye hasta ve sanatoryuma yatırılmak için yurt dışına gönderiliyor. Meydan Latife'ye kalıyor.
Kitabın yorumunu bu kadar bekletince aldığım notları kaybettim ve kitabı da kütüphaneye teslim ettiğim için bu kadar yazabildim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder