ÖZGÜN ADI: A la recherche du temps perdu
502 Sayfa
BASKI: Şubat 2012
16. Baskı
YAYIN EVİ: Yapı Kredi Yayınları
ÇEVİREN: Roza HAKMEN
"Kayıp Zamanın İzinde" adlı serinin ikinci kitabını da okudum bu etkinlik sayesinde. Bir süre önce başka bir kitap için kitabevine gidip bunu ve başka üç taneyi daha alıp çıkmıştım. Yolda kitabevine gidiş sebebimi hatırlayınca geri dönmüştüm. Kitabımı alıp yol boyunca şaşkınlığıma gülmüştüm :))
Serinin birinci kitabı olan Swann'ların Tarafı nı okurken bayağı zorlanmıştım ama bu biraz daha iyiydi. Okurken zorlanmadım ama bu yazarın farklı bir tarzda yazdığı anlamına gelmiyor. Sanırım biraz daha büyük olduğu için anlattıkları daha net ve açıktı.
Yine çok yerde çok yerde ayrıntılı tasvirler vardı. Bir olayı yada bir anı bir iki cümleyle anlatıp sonrasında da sayfalarca onunla ilgili çıkarımlar yapabiliyordu. Bir duygunun kökeninden tutun da neden o duyguyu öyle hissettiğimize varana kadar açıklamadan bırakmıyor işi.
Bazan biraz sıkıcı olsa da genel anlamda iyi ilerledi kitap. Cümlelerin uzunluğu ve bir sayfadan uzun süren bazı paragraflar ara sıra gına getirmedi desem yalan olur. Bu durumlarda küçük molalar verdim; ne de olsa Swannlar'da öğrendim serinin okunma şeklini.
Bir türlü geçmeyen gribim yüzünden biraz uzun sürdü kitap, özellikle son yüz sayfa resmen süründü elimde. Bunda hastalığımın etkisi büyük oldu çünkü artık hastalığım kitap okutmaz hale geldi. Bu kadar dedikodu yeter.
Gelelim kitaba: Serinin ilk kitabında kaldığı yerden devam ediyor. Aile dostu Swann'ın kızı Gilberte ile yazarın aşkı artık resmiyet kazanıyor ve bir süre görüşüyorlar. Sonra Giberte'in kendisine aşık olmadığını farkediyor ve uzun süre bunun bunalımını yaşıyor.
Ailesi babasının işi yüzünden yer değiştirmek zorunda kalınca yazar büyükannesi ile beraber Balbec'e tatile gidiyor ve yaz tatilini orada bir otelde geçiriyor. Bu dönemde Saint-Loup adlı zengin ve soylu bir gençle tanışıyor. Bir süre onunla takılıyor, sonra bir grup genç kızla tanışıyor. Bu gruptakilerle takılmaya başladığı dönemde hiç birisiyle arasında gelişmesine ihtimal vermediği aşk yavaş yavaş Albertine ile aralarında gelişiyor. Bu aşk Gilberte ile yaşadığı aşk gibi gelişmiyor. Daha inişli çıkışlı, bu dönemde yazarın ayakları daha sağlam yere basıyor. Sık sık bu aşktan kuşkuya düşüyor yazar; duyguları değişkenlik gösterdiği için emin olamıyor fakat arada Albertine ile ciddi ve uzun süreli bir aşk yaşayacağının sinyallerini de veriyor.
Bir ara kızlardan en büyüğü, entelektüel ve kişilik olarak daha olgun olan Andrée ile ilgileniyor fakat en son bunun yürümeyeceğine karar veriyor ve bir ara;
Erdemlerimiz, özgür, değişken, kullanımı daimi şekilde bize ait şeyler değildirler; zihnimizde erdemlerimiz, karşılaştığımızda kendilerini harekete geçirmeyi görev bildiğimiz olaylara öyle sımsıkı bağlanmıştır ki, karşımıza farklı nitelikte bir olay çıktığında gafil avlanır ve bu erdemlerimizi kullanabileceğimizi aklımıza bile getirmeyiz. Sayfa 8
İnsanları yaklaştıran şey, fikirlerin ortak oluşu değil, anlayışların akraba oluşudur. Sayfa 11
Ne var ki deha, hatta büyük bir yetenek, zihinsel öğeler ve sosyal gelişme bakımından başkalarına üstünlükten ziyade bunları dönüştürme, aktarma melekesinden kaynaklanır. Sayfa 125
Çünkü alışkanlık, kişinin kişiliğini belirlediği gibi, yazarın üslubunu da belirler. Sayfa 127
Zaten aşkta hiç bir zaman huzur olamaz; çünkü elde edilen şey daima daha fazlasını istemek için bir hareket noktasıdır. Sayfa 150
Gün içinde sahip olduğumuz zamanın miktarı esnektir; bizim hissettiğimiz tutkular bu zamanı genişletir, hissettirdiğimiz tutkular daraltır, alışkanlıklarsa doldurur. Sayfa 179
Alışkanlık her şeyi zayıflattığı için, bir insanı bize en iyi hatırlatan şey, aslında unuttuğumuz şeydir ( önemsiz olduğu için unutulmuş ve bu sayede bütün gücünü koruyabilmiştir çünkü ). Sayfa 212
Kaybetmekten en çok korktuğumuz zenginlikler, kalbimiz tarafında ele geçirilmedikleri için, dışımızda kalmış olanlardır. Sayfa 300
502 Sayfa
BASKI: Şubat 2012
16. Baskı
YAYIN EVİ: Yapı Kredi Yayınları
ÇEVİREN: Roza HAKMEN
"Kayıp Zamanın İzinde" adlı serinin ikinci kitabını da okudum bu etkinlik sayesinde. Bir süre önce başka bir kitap için kitabevine gidip bunu ve başka üç taneyi daha alıp çıkmıştım. Yolda kitabevine gidiş sebebimi hatırlayınca geri dönmüştüm. Kitabımı alıp yol boyunca şaşkınlığıma gülmüştüm :))
Serinin birinci kitabı olan Swann'ların Tarafı nı okurken bayağı zorlanmıştım ama bu biraz daha iyiydi. Okurken zorlanmadım ama bu yazarın farklı bir tarzda yazdığı anlamına gelmiyor. Sanırım biraz daha büyük olduğu için anlattıkları daha net ve açıktı.
Yine çok yerde çok yerde ayrıntılı tasvirler vardı. Bir olayı yada bir anı bir iki cümleyle anlatıp sonrasında da sayfalarca onunla ilgili çıkarımlar yapabiliyordu. Bir duygunun kökeninden tutun da neden o duyguyu öyle hissettiğimize varana kadar açıklamadan bırakmıyor işi.
Bazan biraz sıkıcı olsa da genel anlamda iyi ilerledi kitap. Cümlelerin uzunluğu ve bir sayfadan uzun süren bazı paragraflar ara sıra gına getirmedi desem yalan olur. Bu durumlarda küçük molalar verdim; ne de olsa Swannlar'da öğrendim serinin okunma şeklini.
Bir türlü geçmeyen gribim yüzünden biraz uzun sürdü kitap, özellikle son yüz sayfa resmen süründü elimde. Bunda hastalığımın etkisi büyük oldu çünkü artık hastalığım kitap okutmaz hale geldi. Bu kadar dedikodu yeter.
Gelelim kitaba: Serinin ilk kitabında kaldığı yerden devam ediyor. Aile dostu Swann'ın kızı Gilberte ile yazarın aşkı artık resmiyet kazanıyor ve bir süre görüşüyorlar. Sonra Giberte'in kendisine aşık olmadığını farkediyor ve uzun süre bunun bunalımını yaşıyor.
Ailesi babasının işi yüzünden yer değiştirmek zorunda kalınca yazar büyükannesi ile beraber Balbec'e tatile gidiyor ve yaz tatilini orada bir otelde geçiriyor. Bu dönemde Saint-Loup adlı zengin ve soylu bir gençle tanışıyor. Bir süre onunla takılıyor, sonra bir grup genç kızla tanışıyor. Bu gruptakilerle takılmaya başladığı dönemde hiç birisiyle arasında gelişmesine ihtimal vermediği aşk yavaş yavaş Albertine ile aralarında gelişiyor. Bu aşk Gilberte ile yaşadığı aşk gibi gelişmiyor. Daha inişli çıkışlı, bu dönemde yazarın ayakları daha sağlam yere basıyor. Sık sık bu aşktan kuşkuya düşüyor yazar; duyguları değişkenlik gösterdiği için emin olamıyor fakat arada Albertine ile ciddi ve uzun süreli bir aşk yaşayacağının sinyallerini de veriyor.
Bir ara kızlardan en büyüğü, entelektüel ve kişilik olarak daha olgun olan Andrée ile ilgileniyor fakat en son bunun yürümeyeceğine karar veriyor ve bir ara;
Andrée, gerçekten sevemeyeceğim kadar entelektüel, fazlasıyla sinirli, fazlasıyla marazi, fazlasıyla bana benzerdi. Sayfa 492diyerek bu ilgilenme olayına son noktayı koyuyor. Kitabın sonunda yaz bittiği için Balbec'i terketmek zorunda kalıyor yazarla anneannesi.
Erdemlerimiz, özgür, değişken, kullanımı daimi şekilde bize ait şeyler değildirler; zihnimizde erdemlerimiz, karşılaştığımızda kendilerini harekete geçirmeyi görev bildiğimiz olaylara öyle sımsıkı bağlanmıştır ki, karşımıza farklı nitelikte bir olay çıktığında gafil avlanır ve bu erdemlerimizi kullanabileceğimizi aklımıza bile getirmeyiz. Sayfa 8
İnsanları yaklaştıran şey, fikirlerin ortak oluşu değil, anlayışların akraba oluşudur. Sayfa 11
Ne var ki deha, hatta büyük bir yetenek, zihinsel öğeler ve sosyal gelişme bakımından başkalarına üstünlükten ziyade bunları dönüştürme, aktarma melekesinden kaynaklanır. Sayfa 125
Çünkü alışkanlık, kişinin kişiliğini belirlediği gibi, yazarın üslubunu da belirler. Sayfa 127
Zaten aşkta hiç bir zaman huzur olamaz; çünkü elde edilen şey daima daha fazlasını istemek için bir hareket noktasıdır. Sayfa 150
Gün içinde sahip olduğumuz zamanın miktarı esnektir; bizim hissettiğimiz tutkular bu zamanı genişletir, hissettirdiğimiz tutkular daraltır, alışkanlıklarsa doldurur. Sayfa 179
Alışkanlık her şeyi zayıflattığı için, bir insanı bize en iyi hatırlatan şey, aslında unuttuğumuz şeydir ( önemsiz olduğu için unutulmuş ve bu sayede bütün gücünü koruyabilmiştir çünkü ). Sayfa 212
Kaybetmekten en çok korktuğumuz zenginlikler, kalbimiz tarafında ele geçirilmedikleri için, dışımızda kalmış olanlardır. Sayfa 300
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder