ÖZGÜN ADI: OBLOMOV
619 Sayfa
BASKI: 13. Baskı
Ekim 2013
YAYIN EVİ: İş Bankası Kültür Yayınları
Kitaba başladıktan kısa bir süre sonra izine ayrılmak zorunda kaldım. Etkinlik için okumaya karar vermiştim ve ben ayın üçünde etkinlik bitiyor sanıyordum. Etkinliği bitiremedim diye üzülmüştüm ama sonra izin bitip eve döndüğüm zaman daha zamanım olduğunu görünce o kadar mutlu oldum ki anlatamam. Hep uzun süreli işlerini bitiremeyen birisi olarak bu etkinliği bitirmek bana ayrı bir mutluluk verdi.
İlk okumaya başladığım zaman Oblomov'a sinir oldum. Kitabın bazı yerleri sıksa da genelde sıkılmadan rahat rahat okuyabildim. İnsanın aklında canlandırdığı tembel kavramını yıkıyor resmen.
Adam tembel ama öyle boş, aklı çalışmayan bir tembel değil. Aklı gayet güzel çalışan eğitimli, kültürlü ve en önemlisi bencil yada vurdumduymaz değil. Bol bol planlar yapıyor. Bu planlarını gerçekleştirememesi ayrı bir mesele.
En yakın arkadaşı olan Ştolts ise tam zıttı bir karakter. Hayata bağlı, çalışkan, iş yapmayı ve gezmeyi seven, her zaman insanlarla iletişim halinde olan birisi.
Kitabı okurken bir ara aşık olup canlanınca eyvah bile dedim. Hayallerimi yıktın Olga demeye başlamıştım ki neyse ayrıldı da Oblomov eski hayatına döndü :))))))
Kitabı okurken özellikle önsöz kısmında yazan:" Geçmiş zamanı, adeta beş duyunun birden yardımıyla dirilten bu "Rüya"yı Marcel Proust okumuş olsaydı, Gonçarov'u kendine en yakın romancılardan sayabilirdi. Proust da onun gibi anlattığı âlemden hiçbir şeyin kaybolmasına razı olmuyor, ilk bakışta tekrar gibi görünen belirsiz renkleri biriktirerek canlı bir bütün yaratıyor." bölümü okuyup sonra rüya kısmını okuyunca biraz daha net bir şekilde benzerliği farkediyor insan.
Her ne kadar birbirine zır görünseler de Ştolts kitaba ayrı bir renk, ayrı bir hava katıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder